TOKYO CAMİİ CUMA HUTBESİ “İMAN VE İSTİKAMET”

“İMAN VE İSTİKAMET”

Muhterem Müslümanlar!
Ashab-ı kiramdan birisi, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e gelerek “Ya Resûlallah! Bana İslam hakkında öyle bir şey söyle ki bu konuda başka hiç kimseye soru sorma ihtiyacı hissetmeyeyim” dedi. Allah Resûlü (s.a.s) ona şöyle buyurdu: “Allah’a iman ettim de, sonra da istikamet üzere ol.”1

Kıymetli Müslümanlar!
İstikamet, imanı, ibadeti, ahlakı, sosyal ve ticari ilişkileri hâsılı hayatın her anını ve alanını kuşatan bir kavramdır. İmanda istikamet, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. Allah’ın varlığına ve birliğine, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in son peygamber olduğuna, meleklere, peygamberlere, kitaplara, ahirete, kaza ve kadere gönülden inanmaktır.
İbadette istikamet, “Ey Rabbimiz! Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.”2 ayeti gereği yalnızca Allah’a kulluk etmektir. Bizi Rabbimizin rızasından alıkoyacak kötülüklerden uzak durmaktır.

Değerli Müminler!
Cenâb-ı Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Elif-lâm-mîm. İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece ‘İman ettik’ demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar? Andolsun, biz onlardan öncekileri de sınamıştık. Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır; O, yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır.”3

Bu ayetler bize öğretmektedir ki iman kuru bir sözden ibaret değildir. Özümüzle sözümüzle, tüm benliğimizle istikamet üzere yaşama gayretidir.

İstikamet, imanla verdiğimiz söze sadık kalmaktır.
İstikamet, imanın bize yüklediği sorumlulukların farkına varmaktır.
İstikamet, Rabbimizin “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.”4 emrine uygun bir ömür geçirmektir.
İstikamet, Allah’ın koyduğu helal ve haram ölçülerine titizlikle uymaktır.

Ne mutlu, hayatını iman, ibadet ve ahlak ile süsleyenlere. Ne mutlu, ömrünü hayırlı işlerle bereketlendirenlere. Ne mutlu, Allah’ın rızası doğrultusunda yaşayıp istikametten ayrılmayanlara.

[1] İbn Hanbel, III, 413.
[2] Fâtiha, 1/5.
[3] Ankebût, 29/1-3.
[4] Hûd, 11/112


TOKYO CAMİİ CUMA HUTBESİ “İMAN VE İSTİKAMET” (PDF)