TOKYO CAMİ’NDE YER ALAN TÜRK İSLAM SANATLARI

TOKYO CAMİ’NDE YER ALAN TÜRK İSLAM SANATLARI

Tokyo Camii ve Türk Kültür Merkezi, Osmanlı mimarisi esas alınarak inşa edilmiş ve caminin her bir köşesinde pek çok sanat dalından örnekler yer verilmiştir. Türk-İslam medeniyetinin düşünce ve güzellik anlayışının ifadesi olan Türk-İslam sanatları, insanın Allah ile kurduğu bağa dair pek çok sembolik anlatım içermektedir. Bu anlayışın temelinde, her varlığın aslında Allah’ın bir tecellisi olduğu mesajı vardır. Tüm varlıklar geçicidir ancak Allah-u Teala ezeli ve ebedidir. Sanatçı, bir sanat eserini yaratan kişi değil, Allah’ın bu dünya kurduğu muhteşem ahengi keşfederek bunları eserlerinde yansıtan kişidir. Türk-İslam sanatlarının her çeşidinde dünyevi olandan ilahi olana giden yolculuğun izlerini bulmak mümkündür. Her bir sanat eseri ilahi aşkın bir ifadesinden başka bir şey değildir.

HÜSN-Ü HAT: Güzel yazı yazma sanatı olan hüsn-ü hat, Kur’an-ı Kerim’e gösterilen hürmetin bir ifadesi olarak onu en güzel şekilde yazma çabasından doğmuştur. Hat sanatı, Arap alfabesiyle yazılan yazıların estetik ölçülere bağlı kalarak sanatçı tarafından yeni bir kompozisyon içerisinde yazılmasıdır. Hat sanatkarına “hattat” denir. Adanmış bir ruha sahip hattatların emekleriyle hat sanatı günümüze kadar ulaşmış ve çeşitlenmiştir. Sülüs, Nesih, Talik gibi pek çok çeşidi olan hat sanatının en güzel örneklerini Tokyo Camii’nin iç ve dış süslemelerinde görmek mümkündür.

KALEMİŞİ / KALEMKARİ: Osmanlı cami mimarisinde, binanın inşası bittikten sonra iç süslemeleri için özel olarak geliştirilmiş sanat dalları vardır. Caminin kubbesi, kemer ve duvarları süsleme sanatına kalemişi veya kalemkari denir. Diğer Türk-İslam sanatları gibi kalemişi sanatı süslemelerinde de portre yer almaz, geometrik desenler ve çiçek figürleri öne çıkar. Kalemişi sanatkarına “kalemkar” denir. Yüzyıllar boyunca usta kalemkarlar, sıva, ahşap, deri, taş gibi yüzeylerin üzerine kalemişi nakşetmişlerdir.

ÇİNİ: Türk-İslam sanatları içerisinde köklü bir geçmişe sahip olan çini sanatı, seramik parçalarının işlenmesi üzerine kuruludur. Killi topraktan elde edilen seramik parçalarına ince bir astar çekilir ve sanatkarlar tarafından çeşitli renk ve motiflerle süslenir. Ardından bu parçalar fırında pişirilir ve işlenmiş olan yüzeyi sırlanır. Çini sanatı büyük levhalara tek parça halinde uygulandığı gibi küçük parçaların teke tek işlenip sonra birleştirilmesi şeklinde de uygulanabilir. Duvar çinileri genellikle kare veya altıgen parçaların birleşiminden oluşur. Tabak, kase gibi ürünlerde ise çini sanatı tek parça halinde icra edilir.

KÜNDEKARİ: Kadim bir gelenek olan kündekari sanatı, geometrik şekillerde kesilmiş küçük ahşap parçalarının birbirine geçirilmesiyle ortaya büyük bir eserin koyulduğu sanattır. Parçaları tutturmak için çivi veya yapıştırıcı kullanılmaz. Böylece sanat eseri, yüzyıllar sonra bile paslanmaz veya bozulmaz. Isı ve nem değişimine bağlı genleşme nedeniyle oluşabilecek eğilmeler de önlenmiş olur. Genellikle, dayanıklı olup işlemesi kolay olan ceviz, meşe, şimşir, abanoz ve gül ağaçları tercih edilir.

SEDEFKARİ: Sedef; midye, istiridye, salyangoz gibi deniz canlılarının kabuklarında bulunan pırıltılı organik taştır. İnci ile aynı aileden geldiği için sedef taşına “incinin annesi” de denir. Sedefkari ise, ahşabın ince bir şekilde oyularak içerisine sedef taşı yerleştirilerek ağaçla aynı düzeyde işleme sanatıdır. Tokyo Camii’nde sedefkari ve kündekari sanatları bir arada kullanılmıştır.

REVZEN: Osmanlı cami süsleme sanatları içerisinde pencerelerin özel bir yeri vardır. Revzen, cami pencerelerine alçılar arasında renkli cam parçalarının yerleştirilmesiyle bir desen oluşturulması sanatıdır. Pencerenin iç ve dış tarafı ayrı ayrı ve özel olarak tasarlanır. Işığın yansımasına göre pencere ve camlar, büyük veya küçük, şeffaf veya renkli olarak seçilir.

TAŞ VE MERMER İŞÇİLİĞİ: Caminin ana yapı maddelerinden olan taş ve mermer, Osmanlı mimarisinde bir sanata dönüşür. Çeşitli oyma teknikleriyle taş ve mermerler, sanatkarlar elinde işlenir ve estetik bir görünüme kavuşur. Tokyo Camii’ndeki mihrap, minber gibi ana unsurların yanı sıra dış duvarlarındaki kuş evlerinde (kuş sarayı) bu sanatı görmek mümkündür. İslam’ın tüm canlılara yönelik sevgi ve merhamet üzere kurulu olduğunu gösteren kuş evleri, Osmanlı mimarisi ve Türk-İslam sanatlarının zarif detayı olarak karşımızda durmaktadır.

EBRU: Ebru “bulut” demektir. Türk-İslam sanatlarının en köklü geçmişe sahip sanatlarından birisi olan ebru sanatı adını, suyun üzerinde boyaların buluta benzeyen şekillerden oluşturmasından almıştır. Ebru sanatının ilk adımı, bir tekne içerisinde yer alan yoğunlaştırılmış suyun üzerine boyalarla çeşitli şekil ve desenlerin çizilmesidir. Farklı katmanlarla desen tamamlandıktan sonra suyun üzerine özel bir kağıt serilir. Böylece suyun üzerindeki boyalar kağıda geçer ve güzel bir resim oluşur. Ebru eserleri kitap sayfaları veya tablo olarak kullanılabilir.

TEZHİP: Tezhip, altın ile süsleme anlamına gelir. Tezhip sanatı, yazılı bir metnin sayfa kenarlarının çok ince ve zarif desenlerle süslenmesi ve diğer renlerin yanı sıra altın ile boyanması şeklinde yapılan bir sanattır. Tezhip, sadece çok önemli evraklara uygulandığı için tarih boyunca bu sanatın en güzel örneklerini Kur’an-ı Kerim sayfalarında görmek mümkündür. Özellikle Fatiha Suresi ile Bakara Suresi’nin ilk beş ayetinin yer aldığı ilk sayfada tezhip sanatı özenle icra edilir. En güzel tezhip örneklerini hat tablolarının kenarlarında da görmek mümkündür.

HİLYE-İ ŞERİF: Hilye, Türk-İslam sanatlarının pek çoğunun bir arada kullanıldığı özel bir sanattır. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in fiziksel özellikleri ve güzelliğinin anlatıldığı sanat eserlerine genel olarak hilye-i şerif adı verilir. Türk-İslam sanatlarında insan portreleri yer almadığı için hiçbir eserde peygamberimizin siluetine de rastlanmaz. Nitekim alemler sultanı efendimiz, dış görünüşün çok ötesinde kamil bir kişiliğe ve bu dünyayı aşan bir güzelliğe sahiptir. Bu nedenle bazı hilyelerde peygamberimize işaret etmek için onun Medine-i Münevvere’deki mübarek kabr-i şeriflerinin resmine yer verilir. Hilyeler, peygamber efendimize gösterilen sevgi ve saygının zarif çizgilerle donatılmış sanatsal ifadesidir.